EN

Yılan Kartalı

Tür: Halk hikayeleri

Bölge: Filipinler

Kaynak: Filipin halk masalları


Bir zamanlar anneleri onları her gün ateşleri için odun toplamaya gönderen iki oğlan çocuğu yaşarmış. Her sabah yola çıktıklarında anneleri onlara yolculukları için biraz yiyecek verirmiş ama bu her zaman yetersizmiş ve çok azmış ve şöyle dermiş: “Dün getirdiğin odun o kadar yetersizmiş ki bugün sana yiyecek pek bir şey veremem.” Çocuklar onu memnun etmek için çok uğraşmışlar ama güzel çam odunu getirdiklerinde onları azarlamış, büyük kuru kamışlar getirdiklerinde ise şöyle demiş: “Bunlar ateşim için iyi değil, çünkü evde çok fazla kül bırakıyor.” Ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar onu memnun etmeyi başaramamışlar; ve bütün gün çok çalışmaktan ve yiyecek bulamamaktan dolayı bedenleri çok zayıflamış. Bir sabah dağlara doğru yola çıktıklarında anneleri onlara biraz köpek eti vermiş ve çocuklar çok üzülmüşler. Ormana vardıklarında içlerinden biri şöyle demiş: “Ben ağaca tırmanıp birkaç dal keserken sen burada bekle.” Ağaca tırmanmış ve kısa bir süre sonra aşağı seslenmiş, “İşte biraz odun,” demiş ve kolunun kemikleri yere düşmüş. “Ah,” diye bağırdı kardeşi, “bu senin kolun!” “İşte biraz daha odun,” diye bağırdı diğeri ve diğer kolun kemikleri yere düştü. Sonra tekrar seslendi ve bacağının kemikleri düştü, sonra diğer bacağının kemikleri ve vücudunun tüm kemikleri yere düşene kadar böyle devam etti. “Bunları eve götür,” dedi, “ve kadına söyle, işte odunu; sadece kemiklerimi istiyordu.” Küçük oğlan çok üzgündü, çünkü yalnızdı ve onunla dağdan aşağı inecek kimse yoktu. Odun demetini topladı, bu arada ne yapacağını düşünüyordu, ama bitirdiği anda bir yılan kartalı ağaç tepelerinden aşağı seslendi: “Seninle geleceğim, Kardeş.” Böylece oğlan odun demetini omzuna koydu ve dağdan aşağı inerken, artık bir yılan kartalı olan kardeşi başının üzerinden uçtu. Eve vardığında demeti yere koydu ve annesine dedi: “İşte odunun.” Ona baktığında çok korktu ve evden dışarı koştu. Sonra yılan kartalı başının üzerinde daireler çizerek döndü ve seslendi: "Quiukok! quiukok! quiukok! Artık yemeğine ihtiyacım yok."